İCRA HUKUKU

İÇTİHAT- 1-

MİRASÇILARA KARŞI YAPILAN KAMBİYO TAKİBİ–MİRASÇILAR TARAFINDAN REDDİ MİRAS YAPILMIŞ OLSA DA KAMBİYO TAKİBİNE 5 GÜN İÇERİSİNDE İCRA HUKUK MAHKEMESİNE İTİRAZIN YAPILMASI GEREKİR

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO:2013/2240
KARAR NO:2014/929
KARAR TARİHİ: 19.11.2014

>MİRASÇILARA KARŞI YAPILAN KAMBİYO TAKİBİ–MİRASÇILAR TARAFINDAN REDDİ MİRAS YAPILMIŞ OLSA DA KAMBİYO TAKİBİNE 5 GÜN İÇERİSİNDE İCRA HUKUK MAHKEMESİNE İTİRAZIN YAPILMASI GEREKİR.

Taraflar arasındaki “ borca itiraz nedeniyle takibin iptali ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 10.İcra Hukuk Mahkemesince itirazın reddine dair verilen 07.11.2012 gün ve 2012/581 E. 2012/790 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı-borçlular vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27.02.2013 tarih, 2013/287 E. 2013/6266 sayılı ilamı ile;

..Alacaklı vekili tarafından muris O…in borcu için mirasçısı sıfatı ile A.. Ö.., M.. Ö.. ve Ş. Ö..(Aksakal) hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, örnek 10 no’lu ödeme emrinin adı geçenler vekiline 16.08.2012 tarihinde tebliğ edildiği, yasal sürede itiraz edilmemesi üzerine takibin kesinleştiği görülmüştür.

Mirasçı borçlular vekili 23.08.2012 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuruda, borçluların İzmir (kapatılan) 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/657 Esas, 2011/609 Karar ve 2011/764 Esas ve 2011/708 Karar sayılı ilamları ile mirası reddettiklerini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Hakkında icra takibi yapılan borçlular, mirası reddettiklerini bildirerek hakkındaki takibin iptalini icra mahkemesinden isteyebilirler. Mirasçı sıfatı ile hakkında takip yapılan borçlunun bu başvurusu, İİK. nun 16.madde kapsamında şikayet olarak kabul edilmelidir. Bu konudaki şikayet ise taraf ehliyetine ilişkin olup kamu düzeni ile ilgili olduğundan, İİK. nun 16/2.maddesi uyarınca süreye de tabi değildir.

Somut olayda, borçlu mirasçıların, takip tarihinden önce muris O..Ö..in mirasını reddettikleri mahkeme kararları ile kanıtlandığına göre, mahkemece takibin iptaline karar verilmesi gerekirken istemin süresinde olmadığından bahisle reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, dosya üzerinde karar verildiği ve alacaklı kendini bir vekille temsil ettirmediği halde alacaklı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsizdir…)

gerekçesi ile bozulmasına karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, takibin iptali istemine ilişkindir.

Davacı-borçlular vekili, davalı tarafından miras bırakanları Osman Ö……’in düzenlediği bono nedeniyle aleyhlerine İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2012/10050 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takip talebinde neden kendilerine karşı takip yapıldığına ilişkin bir kayıt bulunmadığını, ayrıca daha evvel mirası reddettiklerini, bu nedenle murislerinin borçlarından sorumlu olmadıklarını ileri sürerek takibin iptalini istemişlerdir.

Davalı(alacaklı), yanıt vermemiştir.

Mahkemece, davacılara kambiyo senetlerine özgü takip nedeniyle ödeme emri çıkarıldığı, en son tebligatın 16/08/2012 tarihinde borçlular vekiline tebliğ edildiği, eldeki davanın ise 23/08/2012 tarihinde açıldığı, kambiyo senetlerine karşı itirazların 5 gün içerisinde yapılması gerektiği, itirazın süresinde olmadığı gerekçesi ile evrak üzerinde itirazın reddine karar verilmiştir.

Davacılar( borçlular) vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel Mahkeme, azınlık görüşündeki bir kısım gerekçeyi tekrarla itirazın süresinde olmadığı gerekçesi ile önceki kararda direnmiş; ancak bozmada değinilen davalı(alacaklı) vekili lehine vekalet ücreti hükmedilmesine ilişkin hükme direnme kararında yer vermemiştir.

Direnme kararını temyize davacı- borçlular vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacıların(borçluların) isteminin borca itiraza mı, yoksa şikayet yolu ile takibin iptaline mi ilişkin olduğu; buna göre istemlerinin süreye tabi olup olmadığı; mahkemece takibin iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; alacaklı A.. M.. tarafından Bursa 9.İcra Dairesi’nin 2012/4290 Esas sayılı icra dosyası ile O..Ö.. mirasçıları denilmek suretiyle borçlular Ş..Ö..A.. A.. Ö.. ve M.. Ö.. aleyhine 23.09.2009 vade tarihli 14.000.- TL bedelli bonoya dayalı olarak 11.04.2012 tarihinde, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, dosyanın yetkisizlik kararı üzerine İzmir 26.İcra Dairesine gönderildiği, adı geçen icra dairesi tarafından da 09.08.2012 tarihli 10 nolu ödeme emrinin davacı-borçlular vekiline 16.08.2012 tarihinde tebliğ edildiği, 23.08.2012 tarihinde ise eldeki davanın açıldığı görülmektedir.

Davacı-borçlular aleyhinde takibe konu bononun keşidecisi olan O..Ö..n mirasçıları olarak takip yapıldığı, davacı- borçluların da takip tarihinden evvel İzmir 14.Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 24.03.2011 Tarih, 2011/657 E. 2011/609 K. ve 05.04.2011 Tarih, 2011/764 E. 2011/708 K. sayılı ilamları ile mirası reddettiklerinden miras bırakanlarının borçlarından sorumlu olmayacaklarını, aleyhlerine takip yapılamayacağını ileri sürerek takibe karşı koydukları anlaşılmaktadır.

İmzaya itiraz dışındaki diğer (borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, yetki itirazı gibi) bütün itirazlara borca itiraz denilmektedir ( İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Prof. Dr. Baki Kuru syf. 665). Davacı- borçlular mirası redden dolayı borçlu olmadıklarını ileri sürdüklerine göre, başvuruları 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 169.maddesine dayalı borca itiraz niteliğindedir. Aynı kanunun 168/5.maddesi uyarınca borçluların, borca itirazını, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde dilekçe ile icra mahkemesine bildirmeleri gerekir.

Somut olayda; davacı- borçlular vekiline ödeme emrinin 16.08.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 5 günlük itiraz süresi geçtikten sonra 23.08.2012 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, yerel mahkemece itirazın reddine ilişkin olarak verilen karar yerindedir.

Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler tarafından, mirası ret kurumunun Türk Medeni Kanunu’nda düzenlendiğini, mirası reddin tespitine ilişkin mahkeme kararlarının varlığının ileri sürülmesinin borca itiraz sebebi kabul edilmesinin salt süresinde ileri sürülmediği için etkisiz hale getirilmesi sonucunu doğuracağı ve mirası reddeden mirasçıları kanuna aykırı olarak, borcu ödemek zorunda bırakabileceği, bu nedenle İİK’nun 16.maddesi uyarınca süresiz şikayet yolu ile ileri sürülmesi gerektiği görüşü savunulmuşsa da, yukarda açıklanan nedenlerle ve süresinde itiraz edilmeme halinde borçluların koşulları varsa menfi tespit davası açabilecekleri gerekçesi ile bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, direnme kararı onanmalıdır.

SONUÇ : Davacılar-borçlular vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin

alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 19.11.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

İÇTİHAT-2-

T.C.
Yargıtay 8.Yargıtay Hukuk Dairesi Dairesi

Esas No:2013/7633
Karar No:2013/17238

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R

Davacı üçüncü kişi vekili, Alanya 1. İcra Müdürlüğü’nün 2008/2067 sayılı Takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Antalya 6. İcra Müdürlüğü’nün 2010/1205 sayılı Talimat dosyasında yapılan 04.03.2011 günlü hacze konu menkullerin davacı üçüncü kişiye ait faturalı eşyalar olduğunu belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalı alacaklı vekili, davacı ve borçlu şirketlerin yetkililerinin kardeş olduğunu, hileli işlemler yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece toplanan delillere göre: Haciz adresinde borçlunun faaliyet gösterdiğine dair bir belgenin ele geçmediği, ticaret sicil kayıtlarına ve vergi dairesinden gelen yazı cevaplarına göre burada üçüncü kişinin faaliyet gösterdiği, borçlu hakkında re’sen terk işleminin yapıldığı, davacının daha sonra çalışmaya başladığı, mahcuzların tamamının ticari kayıtlarda yer aldığının bilirkişi incelemesi ile belirlendiği; ancak, iki adet mahcuza ilişkin sunulan faturanın hacizden sonra düzenlendiği, davadeğeri olarak alacak miktarının dikkate alınması gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir. Hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından dilekçesinde yazılı nedenlerle temyiz edilmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.

Dava konusu haciz, davacı üçüncü kişi şirketin 01.04.2010’dan beri faaliyet gösterdiği ‘…No: 8 adresinde borçlu şirket yetkilisi K.’nun huzurunda yapılmıştır. Bu şahıs üçüncü kişi şirket yetkilisinin kardeşidir. Diğer yandan, aynı yerde yapılan 20.09.2011 tarihli (başka) hacizde dehazır bulunmuştur.

İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesi, borçlu, dolayısıyla alacaklı yararınadır. İspat yükü altında olan üçüncü kişinin sunduğu faturalar borcun doğum tarihinden sonra düzenlenmiştir.

Davacı ve borçlu şirketler; haciz adresinde iç içe girmiş tek şirket gibi faaliyet gösteriyorsa ya dadavacı, borçludan iş yerini borcun doğum tarihinden sonra devralmışsa, sunulan faturaların istihkak iddiasını kanıtlamaya elverişli olduğu kabul edilemez.

Bu koşullarda muvazaa olgusu ile İİK’nun 44. ve 818 sayılı BK’nun 179. (6098 sayılı TBK’nun 202.) maddesinin uygulanma koşullarının tartışılıp değerlendirilmesi gerekir.

Ne var ki, bunların tespiti için kolluk aracılığı ile mahallinde inceleme yaptırılması ve iki şirketin vergi tarh dosyalarının getirtilerek karşılaştırılması, hatta iki şirketin ticari kayıtları üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılması icap eder.

Davacı ve borçlu arasında bu şekilde bir organik bağ belirlenemezse, davacı şirketin borcun doğum tarihinden önce kurulmuş olması da dikkate alınarak bu kez sunulan faturalar kapsamında kalan mahcuzlar yönünden davanın kabulü ile diğerleri yönünden reddine karar verilmelidir.

Diğer yandan, icra dosyası içeriğinden takibe dayanak çeklerle ilgili İİK’nun 33/a maddesi gereğinceicranın geri bırakılması kararının alınıp alınmadığı, alınmışsa bununla ilgili davalı alacaklının, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat için 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açıp açmadığıdenetlenememektedir. Mahkemece doğrudan istihkak davasının şartlarına etki edecek bu hususlarda gerekli incelemelerin yapılmaması dahi isabetli değildir.

Belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınmadan eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Davalı alacaklı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 352,70 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Ticareti terk edenler:  Madde 44 – (Değişik: 18/2/1965-538/22 md.)  Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazete’de ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mütat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemiyen tacir beyanda bulunmamış sayılır.  Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.  Ticareti terk eden tacir, mal beyanının tevdii tarihinden itibaren iki ay müddetle haczi kabil malları üzerinde tasarruf edemez.  Üçüncü şahısların zilyedlik ve tapu sicili hükümlerine dayanarak iyi niyetle elde ettiği haklar saklıdır. Ancak karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren ikinci dereceye kadar (Bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasındaki iktisaplarda iyi niyet iddiasında bulunulamaz.

F. Malvarlığının veya işletmenin devralınması MADDE 202- Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur. Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar. Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir. Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.

İÇTİHAT-3-

YARGITAY 13. Hukuk Dairesi
ESAS: 2015/14964
KARAR: 2015/29527

“Bu durumda boş olarak verildiği belirtilen senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ispat yükü davacıdadır.Mahkemece, ispat yükünün davalıda olduğu yönünde yanlış değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. “

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının kardeşi olduğunu, babalarının ölmeden önce bir kısım gayrimenkullerini kendisine bedeli karşılığı satıp devrettiğini, satış bedelinin bir kısmının elden bir kısmının da daha sonra yine merhum babalarına ödendiğini, bu satış ilişkisi nedeniyle babasına senetler verdiğini, senetlerin satış bedeli ödendiği halde kendisine iade edilmediğini, babalarının vefat ettiğini, davalının boş ve sadece imzalı olarak verilmiş olan bu senetleri bularak doldurduğunu ve avukata verdiğini, henüz bir icra takibi yapılmasada senetlerin ödenmiş olması nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, senetlerin iptali ve iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, senetlerin illetten mücerret olup, sonradan doldurulduğu iddiasının davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini savunmuş ve davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile Konya 3 İcra Müdürlüğünün 2003/552 esas sayılı dosyada takibe konulan 05.02.2000 düzenleme tarihli 03.03.2002 vadeli 40.000,00 DM bedelli keşidecisinin davacı M…, lehtarının davalı A… olduğu bonodan dolayı davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, davalı elindeki senetlerin ödendiği ve sonradan doldurulduğu iddia edilen menfi tespit talebine ilişkindir. Davacı merhum babasından taşınmaz satın aldığını, bedelleri tam olarak ödeyip taşınmazları da devraldığı halde satış bedelini teminen verdiği senetleri geri alamadığını, davalı tarafından senetlerin ele geçirilip, sonradan doldurulmak suretiyle tahsili için avukata verildiğini, bu senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı ise senetlerin illetten mücerret olup sonradan doldurulduğuna yönelik iddiaların davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, senetlerin taşınmaz satışı ile ilgili olmayıp miras taksimi için kendilerine verildiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalı tarafça bu senetlerin miras taksiminden dolayı verildiği savunulduğu halde ispatlanamadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu senetle davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 15.01.2000 tarihli harici miras taksimine ilişkin sözleşme arasında bir bağlantı yoktur ancak davalının bu yöndeki savunmaları gerekçeli inkar mahiyetinde olup, bölünemez.

Bu durumda boş olarak verildiği belirtilen senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ispat yükü davacıdadır.Mahkemece, ispat yükünün davalıda olduğu yönünde yanlış değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 212,00 TL harcın istek halinde iadesine, 12/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İÇTİHAT-4-

T.C.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi

Esas No:2014/12281
Karar No:2014/27517

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayıdavanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı avukat olduğunu, davalının vekili olarak Çorum Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/117 Esas sayılı dosyasını takip ettiğini, görevini eksiksiz ve özenle yerine getirmesine rağmen davalı tarafından haksız olarak azledildiğini, vekalet ücretinin tahsili için başlatılan takibe de itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı ile davayı kazanmak şartı ile anlaştıklarını, değişik zamanlarda toplamda 6.000,00 TL civarında para ödediğini, fakat davacının davayla yeteri kadar ilgilenmediğini, hatta birçok dilekçeyi kendisinin bizzat yazdığını, en sonunda davayı kaybetmesine neden olduğunu, hatta temyiz dilekçesini dahi kendisinin yazdığını, azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, Çorum 1. İcra Dairesi’nin 2011/1632 Esas sayılı takip dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptaline, takibin 15.072,00-TL üzerinden devamına, %40 icra inkar tazminatınındavalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, vekalet ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. Davacı avukat, görevini özenle yerine getirdiği halde haksız azledildiğiniileri sürmüş; davalı ise azlin haklı olduğunu, davacıya 6.000,00-TL ödeme yaptığını savunmuştur. Davanın niteliği ve miktarı dikkate alındığında davalının ödeme iddiasının yasal delillerle ispatlaması gerekir. Ne var ki, davalının dosyaya sunduğu deliller ile bu iddiasını ispat edemediği görülmektedir. Ancak davalının cevap dilekçesinde “her türlü yasal delil” demek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece ödeme iddiası yönündendavalıya yemin delili hatırlatılarak hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte gösterilen nedenle temyiz olunan kararın temyiz eden davalı lehine BOZULMASINA,peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 18.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İÇTİHAT-5-

YARGITAY 12. Hukuk Dairesi
ESAS: 2008/22073
KARAR: 2009/2075

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Takibe konu edilen Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/493 E. – 2008/93 K. sayılı ilamı menfi tesbit davası sonunda verilmiş olup, alacaklının davaya konu çekten dolayı borçlu olmadığının tesbitine, ödenen ….YTL. tutarın alacaklı tarafa verilmesine karar verilmiştir. Hükümle tayin edilen vekalet ücreti, yargılama gideri, vs. kalemler için iş bu ilamlı takip başlatılmıştır. Kararın kesinleşmeden takibe konduğu anlaşılmaktadır.

Kural olarak, alacaklının, elindeki ilama dayanarak ilamlı icra takibi yapabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Hüküm kesinleşmeden de alacaklı, ilamlı takip yoluna başvurabilir. Yine, HUMK.nun 443/1.maddesi gereğince kural olarak temyiz edilmiş olması da ilamın icrasını durdurmaz. Ancak, bazı istisnai durumlarda ilam kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Bu istisnaların bir bölümü HUMK.nun 443.maddesinde belirtildiği gibi, bir bölümü de özel yasalarında gösterilmiştir.

Bu istisnai hükümlerden birisi de 4949 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 72.maddesinin 4 ve 5.fıkralarında özel olarak düzenlenmiş ve açıkça ifade olunmuştur. Buna göre menfi tesbit konulu ilamın anılan İİK.nun 72.maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulması olanaklı değildir. Diğer taraftan, ilam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmadıkça ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır. İlamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti, yargılama giderleri v.s. bölümü ayrıca infaz ve takibe konu edilemez.(HGK.nun 7.11.1990 gün, 1990/12-446 E. – 1990/564 K., HGK.nun 5.10.2005 gün, 2005/12-534 E. – 2005/554 K.)

Mahkemece borçlunun şikayetinin kabulü yerine reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ :Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 09/02/2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.