NAFAKA DAVALARI

İÇTİHAT-1-

TMK–MADDE 176
3. Tazminat ve nafakanın ödenme biçimi
Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.

Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.

İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2015/17419
KARAR NO. 2016/2787
KARAR TARİHİ. 29.2.2016

>YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI İSTEMİ–EVLİLİK DIŞI BİRLİKTE YAŞAMA–NAFAKA ALACAKLISININ FİİLEN BAŞKA BİRİYLE YAŞAMASI

4721/m.176/3

ÖZET : Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir. TMK 176/3 maddesine göre; “irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Yargılama sırasında kolluk marifetiyle yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasında davalının başka bir kişi ile yaşadığı ve geçimini anılan kişinin sağladığı, davalının nüfus kayıt örneğinde çocuğunun anılan şahıs tarafından tanındığı tespit edilmiştir. Öyle ise mahkemece; somut olayda, TMK.’nun 176/3 maddesinde ifadesini bulan “evlilik dışı birlikte yaşama” olgusunun gerçekleştiği gözetilip, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, müvekkilinin davalıya aylık 200 TL yoksulluk nafakası ödediğini, davalının 3,5 senedir B. K. adlı kişi ile nikahsız birlikte yaşadığını, bu birliktelikten çocuğu olduğunu belirterek yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında; davacı tarafın iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, dinlenen tanık anlatımları ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

TMK 176/3 maddesine göre; “irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

Somut olayda; tarafların … Aile Mahkemesi’nin … tarihinde tarafların boşanmalarına ve davalı lehine 200 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ve karar 3.2.2011 tarihinde kesinleşmiştir.

Yargılama sırasında kolluk marifetiyle yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasında davalının … adlı kişi ile yaşadığı ve geçimini …’nın sağladığı, davalının nüfus kayıt örneğinde … adlı çocuğunun … tarafından tanındığı tespit edilmiştir.

Öyle ise mahkemece; somut olayda, TMK.’nun 176/3 maddesinde ifadesini bulan “evlilik dışı birlikte yaşama” olgusunun gerçekleştiği gözetilip, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 29.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İÇTİHAT-2-

T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
Esas No:2014/7891
Karar No:2014/16403
K. Tarihi:11.12.2014
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2012 yılında boşandıklarını, tarafların müşterek çocuğunun velayetinin davacı anneye verildiğini, talep edilmediğinden boşanma ilamında iştirak nafakasına hükmedilmediğini belirterek; aylık 500,00 TL iştirak nafakasının davalı babadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin talep edilen nafakayı ödeyecek maddi gücünün bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü cihetine gidilerek; aylık 200,00 TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm; davacı vekili tarafından, takdir edilen nafakanın az olduğu gerekçesiyle temyiz edilmiştir.

Dava; iştirak nafakası istemine ilişkindir.

Kural olarak boşanma kararı ile velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.(TMK m.182) Anne ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.(TMK m.328/1) Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir.
Diğer taraftan nafaka miktarı belirlenirken, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın, bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.

Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; tarafların 2004 yılında evlenip, 2012 yılında boşandıkları, boşanma ilamıyla birlikte tarafların 2005 doğumlu E… isimli çocuklarının velayetinin anneye verildiği, yargılama sırasında talep edilmediğinden iştirak nafakasına hükmedilmediği, velayet kendisinde bulunan davacının 03.07.2013 günü eldeki davayı açarak iştirak nafakası talep ettiği, davacı annenin muhasebeci olarak çalıştığı, aylık gelirinin 1.014,00 TL olduğu, oğlu ile birlikte kirada oturduğu, aylık 600,00 TL kira ödediği,davalı babanın işçi olduğu, aylık gelirinin 1.036,00 TL olup, annesine ait evde annesiyle birlikte yaşadığı, kira giderinin olmadığı, 11.11.2005 doğumlu çocuğun devlet okulunda okuduğu, okula servisle gidip geldiği, aylık 120,00 TL servis masrafı bulunduğu, davalı babanın çocuğun servis masrafını dava öncesi karşılamasına rağmen nafaka davasının açılmasından sonra karşılamadığı anlaşılmıştır.

Dosya kapsamına göre; tarafların aylık kazançları birbirine yakın olsa da, davacının, kira gideri düşüldükten sonra eline aylık 598,00 TL kaldığı, davacının bu parayla hem kendisini hem de öğrenci olan çocuğunu geçindirmeye çalıştığı, bu bağlamda aylık 200,00 TL nafakanın, hem çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalacağı, hem de nafaka yükümlüsü babanın ödeme gücünün altında bir miktar olduğu açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, çocuğun yaşına ve ihtiyaç durumuna göre TMK’nın 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha yüksek oranda bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, daha yüksek oranda nafakaya hükmedilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.